Tiyatro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tiyatro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Temmuz 2014

En Son O Gitti / Tiyatro

Ankara Devlet Tiyatrosu
2 Perde / 2 Saat
Yazan/ Yöneten: Ergun Uçucu
Konu: ‘En Son O Gitti’, daha doğmadan birbirlerine gönül vermiş iki aşığın destanı; Kiraz ile Mestan’ın. Şarkılı, türkülü, gülünçlü bir destan bu; masal tadında…

Çok eski devirlerde, Anadolu’nun güzel bir yöresinde, geleneksel Çorbacılar Gününde, devrin hükümdarı  tebdil-i kıyafet halkın içinde gezmekte. Acaba niye?  Gün doğumundan gün batımına geçen süre neler getirecek Kiraz ile Mestan’a ve dahi tüm yöreye?  Çorbacılar Günü hangi mevzulara gebe?  Oyun içinde oyun mu var yoksa bu işte?
Burada keselim kelamı da başlasın şenlik, görelim bakalım içinde daha nelee vaa neleee.Al gözüm seyreyle…" "


Her ne kadar tiyatro sezonu, yaz dönemine girildiği için kapanmış olsa da, oyunlar tekrar tekrar sahneye konulduğu için yazamadığım oyunları yazarak tiyatro severlere bir parça fikir vermeye devam edeceğim...
Bu oyunun fotoğraflarını, afişini görünce çok fazla bir ümidim yoktu. Hatta bol bağırış çağırışlı boş bir oyun olmasını bekliyordum:) 
Oyunu en ön sırada seyretme fırsatı yakalamama bile, belki oyundan kaçarım diye pek sevinememiştim:) Ancak oyun beni utandırdı...
Baştan itibaren eğlendirerek başlayan oyun, danslar şarkılarla ve hatta tavuk taklidi yapan oyuncularla dikkatimi oyun boyunca ayakta tuttu ve çok şirin ve keyifli bir oyun izlemenin mutluluğuyla oyundan çıktım...

9 Şubat 2014

Sarı Naciye / Tiyatro

"Bir göç hikayesi... Töreye rağmen hayalleri olan gençlerin hikayesi... Engellere rağmen mücadelenin hikayesi... Bir kadının askı , gururu, saflığı ve inancıyla... Bir kadının duruşunun hikayesi..."  


Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahneye konan 2 perdeden oluşan 1 saat 50 dakikalık oyunun konusu böyleydi... Sarı Naciye olarak karşımıza Fosforlu Cevriye den  Cevriye rolünde gördüğümüz Feray Darıcı çıkıyor. Bu sefer saçları sarı tabi ki oyuna uygun olarak...



Dağda yaşayan baba kız ve oğul zor şartlar alında geçimlerini sürdürmeye çalışırlar. Her ne kadar mutlu ve huzurlu olsalar da yemek bulmak, sığınmak günden güne zorlaşmaktadır. Oğul ise artık ovaya inmek ve sevdiği kıza ( bu oyuncuyu ise (Deniz Gökçe Kayhan) seneler öncesinden Aşkı Memnu oyununda Nihal rolüyle çok başarılı bulmuştum)  daha iyi bir hayat hazırlamak için para kazanmak ve hayallerine kavuşmak istemektedir. Babasının sevgili kızı Sarı Naciye ise her ne kadar ovaya inmek istese de geleneklerine bağlı babayı üzmek istemediğinden abisine karşı çıkar... Olaylar gelişir ve ovaya inmek zorunda kalır Sarı Naciye. Ancak orada dağın zorluklarından çok daha öte insanların kötülükleriyle baş başa kalır...

Naciye nin temizliği, asilliği, dürüstlüğü oyun boyunca hakim olur tüm konuya... Bu yüzden de törelere, insanların kötülüklerine kızıp bir yandan Naciye ye acıyor bir yandan güçlü duruşuna hayran kalıyorsunuz. Her şeyin giriftleştiği, zorlaştığı hayatlarımızda bazı duyguların bu eserlerle elenip yalınlaştırılarak gösterilmesi herkesin kendini, çevresini sorgulamasına yol açıyor. Zaten tiyatronun en güzel taraflarından biri de bu...

24 Aralık 2013

Son Tango / Tiyatro

Genelde oyunlara bilgi sahibi olmadan gidiyorum. Bu yüzden olumlu ya da olumsuz ön yargıların beni oyunu izlerken sınırlandırmasına izin vermiyorum. Ama artık çok şükür ki hemen hemen her hafta gittiğim tiyatrolar sayesinde zevklerim gelişiyor ve karşılaştırma imkanı bulabiliyorum. Bu sebepten olacak ki İstanbul Devlet Tiyatrosu nun oyunu olduğunu gördüğümde olumlu bir ön düşünceyle gidiyorum... Çünkü genelde dekorların, dansların, oyunculukların ince elenip sık dokunduğunu her zaman hissediyorum...

Bu oyunda da salona ilk girdiğimde sahnedeki eski yıllara ait üçüncü sınıf bir bar ortamı canlandırılmıştı ve oyuncuların bir kısmı, dönemin Arjantin kostümleri içinde içiyor ve sohbet ediyorlardı. Arada atılan şuh kahkahalar da seyircinin ilgisini oyun başlamadan önce sahneye çekmeyi başarıyordu...

23 Aralık 2013

Son Çığlık / Tiyatro

İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen oyun 1 saat 45 dk sürüyor ve oyunun konusu şöyle sunulmuş:

“Son Çığlık” 13. yüzyıl başında, Fransa’nın güneyinde bir bölge olan Oksitanya’da geçer. Kuzey Fransa’nın baronları Papalığın çağrısıyla Oksitanya’ya karşı Haçlı seferine çıkmıştır. Amaçları, “sapkın” olarak niteledikleri Katar mezhebinin üyelerini yok etmek ve bu arada Oksitan topraklarını da ele geçirmektir. Oksitan kontları ve şövalyeleri Katarlara sahip çıkarlar. Ancak Haçlılar bir silindir gibi geçer Oksitan topraklarından. Geride yanıp yıkılmış kentler, katliamlar, odun yığınlarında yakılan insanlar, baskı ve korku kalır."

Oksitanya da yaşayan insanlar haçlıların saldırıya geçmesini duydukları anda bölgelerini, evlerini terk etmek zorunda kalırlar. Bunlardan biri de oradan oraya dolaşıp oyunlar sergileyen kumpanya sahibi bir ailedir. Onların oğlu ise bir kıza aşık olmuştur. Bu kız da onlarla beraber bu göç yolculuğuna katılır ve...

22 Aralık 2013

Lütfen Kızımla Evlenir Misiniz? / Tiyatro

Tiyatro oyunlarını seyretmeye her hafta gitmeye çalışsam da her hafta yazamıyorum bu aralar. Bu yüzden de gittiğim oyunlar biriktikçe birikiyor. Yazmak için gerçekten zihnimde tutmaya çalışıyorum oyunları ki bu yazmaktan daha zor oluyor. Her ne kadar oyunun hikayesini, dekorunu vs aklıma tutsam da bana tattırdığı duygular bir süre sonra silikleşmeye başlıyor. O yüzden bundan sonra tiyatro ve kitap yazılarımın arasını uzun tutmamaya çalışacağım.
Bu sezon gittiğim oyunlardan biri de İstanbul Devlet Tiyatro sunun sahneye koyduğu Lütfen Kızımla Evlenir Misiniz? isimli oyundu. Oyunun yazarının Muzaffer İzgü olduğunu görünce bileti almak için acele ettim ve gülme beklentisiyle gittim oyuna...

Oyunun hikayesi şöyle açıklanıyor: 
"Eşini kaybetmiş ve tüm gayesi gözlerini kapatmadan önce kızını evlendirmek olan bir anne ve hayatın sıradanlığına kendini bırakmış mutsuz, umutsuz bir kadın. Ismarlama evliliklerin dayatılmasıyla kendisine karşı daha da hırçın davranan kızıyla annesinin komik öyküsünün anlatıldığı oyun, aynı zamanda “evlilik” meselesinin toplumsal hayattaki yerini de komik bir dille sorgulayıp bu noktadaki çarpıklıkları gözler önüne seriyor.  "

29 Ekim 2013

Ayyar Hamza / Tiyatro

Sonunda...Sonunda tiyatro sezonu açıldı. Bütün yaz bekledim desem yalan olmaz. O büyülü, sıcak atmosferi yaşamak çok iyi geldi bu defa da...

Ayyar Hamza Konya Devlet Tiyatrosu ekibi tarafından ortaya kondu. İki perde olarak sergilenen bu güzel oyun iki saat sürse de insanı hiç sıkmayan, aksine zihni dinlendiren bir oyun..

Aslında Ayyar Hamza, Moliére in Scapin in Dolapları isimli eserinden Ali Bey in uyarlaması sonucu ortaya çıkmış Tanzimat Dönemi eseri... Ayyar Hamza karakterinde  ise ortaoyun karakterlerindeki hava hakim. Ayyar Hamza aynı zamanda zeki, kurnaz ve esprili bir karakter olarak karşımıza çıkıyor...

Hikayesi ise eski İstanbul da bir mahallede geçiyor... Seçkin iki ailenin iki oğlu gönül işlerini sürdürürken babalarının Mısır dan İstanbul a geleceğini öğrenirler. Bu arada evlenen iki oğuldan biri, babasının kendisini başka bir kızla evlendireceğini öğrenince panikler ve mahallenin uyanık, görmüş geçirmiş ama pek de güvenilmez adamı Hamza dan yardım ister... Hamza ise işleri düzeltmeye ve kendine yontmaya çalışırken, daha da karıştırır...

16 Mart 2013

Sessizlik / Tiyatro

Cumbria Lordu Silence ve ağabeyinin sürgüne yolladığı Fransız Prensesi Ymma, İngiltere kralı Ethelred tarafından zorla evlendirilir. Şiddet ve gaddarlığın hüküm sürdüğü karanlık çağ İngiltere'sinden, isteğimiz ve irademiz dışında dayatılan yazgılar karşısındaki sessizliği tartışan tarihsel bir komedi...  
Tiyatro nun konusu kısaca böyle... Silence ve Ymma nın zorla evlenmesine karar veren kral acizliği ve korkaklığıyla karşımıza çıkıyor önce. 
Daha sonra zorla evlendirilen bu çiftin gerdek gecesinde yaşadığı komik olaylar ve ortaya çıkan büyük sürpriz...
Oyunun başlangıcı benim için çok sıkıcı geçti nedense ki olayları anladıkça bu sıkıntının geçeceğini düşündüm. Ancak maalesef hikaye beni içine almadı bu sefer... 

28 Şubat 2013

Othello / Tiyatro

Shakespeare ile geç tanıştım şurada bahsettiğim kitapla ancak artık bırakmaya niyetim yok. Bu yüzden Othello oyunu gelince kaçırmak olmazdı. Zaten Şubat ayının bütün oyunlarına gitmiş oldum:) 
E oyun Othello olunca büyük bir beklentiyle gittim oyuna. Ne de olsa okullu oyuncular temelleri Shakespeare ile atıyorlar... Bu kadar Shakespeare Shakespeare denirken yavan bir oyunu kabul etmeyecektim doğrusu...
Oyunun girişinde "yoğun sis" uyarısı dikkatimi çekti. E haklılarmış. Hemen hemen her sahnede bol bol sis vardı. Astım hastalığı olanlar rahatsız olabilir diyerek oyuna geçmek istiyorum.
İlk sahnede muhteşem bir müzik ve ses karşıladı öncelikle. Sonra kırmızı bir eşarp vantilatörler yardımıyla havalanıp dans etmeye başladı. Sisler ve karanlık içinde kırmızı eşarbın süzülmesi gerçekten görülesiydi. Othello ve aşkı Desdemona bu sahnede buluştular ve aşklarını anlamış olduk kısaca....

Daha sonra ise yine iktidar mücadeleleri, kıskançlıklar, iftiralar ve ölümler sıralandı. Ama bunlar öyle insani şekilde öyle yalındı ki 2 saat 30 dakikalık oyunda hiç sıkılmadım desem yeridir. Macbeth kitabını okuduğumda bir süre daha üzerimden geçmeyen o yalın duygularla bu oyun bittikten sonra da başbaşa kaldım. Shakespeare oyunlarının anlayamadığım bir çekiciliği etkileyiciliği var. Hikayelerin o yazdıktan sonra yıllarca benzerleri yazıldı, o hikayelere benzer ne filmler ne kitaplar gördüm ancak anlayamadığım bir etki yaratıyor üzerimde. Kullandığı dilin güçlülüğünden, karakterlerin aynı anda hem iyi hem kötü olmasından olsa gerek...
Oyundaki oyunculuklara ise hiç bir sözüm yok doğrusu. Karakterlerin hepsini de gerçekten yaşayan insanlarmış gibi düşünüyor, sanki gözetleme yerinden onların yaşamına dalıyorsunuz. Oyunun başında Lago nun sözlerini anlamak için azami gayret sarfetsem de anlayamıyordum ancak sonraları konuşma hızı normale indi ve anlamaya başladım. 
Eğer Antalya Devlet Tiyatrosu nun sahneye koyduğu bu oyuna rastgelirseniz mutlaka gidin derim... Bense daha çok Shakespeare okuyarak, oyunlarına giderek o duyguları tekrar tekrar yaşamak için sabırsızlanıyorum.
Sevgiler

18 Şubat 2013

Zalim Mahmut - Bir Kurtlu Kıssa / Tiyatro

 Bu sefer türünün gençlik oyunu olduğunu belirten bir oyuna gittim. Yine de 13 yaş üstü gençler içindi ancak salon seyircisi yine aynıydı. Neden bu oyuna gençlik oyunu demişler onu da pek anlayamadım ama neyse...
Bir köy kahvesinde köylülerin bir dertten şikayetçi olmalarıyla başlıyor hikaye ve sürekli geçmişe dönerek yavaş yavaş şikayet ettikleri konunun köylüleri Mahmut un zalimlikleri olduğunu anlayama başlıyorsunuz. Aslında Mahmut u el birliğiyle o zalimliğe ulaştırmışlar ve Mahmut yine onlardan biri ancak şimdi ondan kurtulmak istiyorlar... 
Bir nevi Devlet e göndermeler var oyunda. Bir çok bakımdan Sidikli Kasabası oyununa benzettim. 
Son derece planlı bir anlatımı var oyunun. Önce Mahmut un çocukluğundaki yaramazlıkları ve köylünün çözümleri anlatılıyor ve Mahmut un büyüyünce anlatılan bu olayları her birinin karşılığı zalimlik olarak karşımıza çıkıyor... 
Bu arada da Mahmut un değişimini gözlemliyoruz. Bebe Mahmut, Reis Mahmut ve Mahmut Bey oldukça yanındaki adamların da sayısı çoğalıyor. Ve her sahneyi terk edişinde "Hadi Eyvallah" diyor. 

13 Şubat 2013

Bu Da Geçer Ya Hu / Tiyatro

Bu oyuna gittiğimde hiç keyfim yerinde değildi ve beğenmeyeceğimden emindim aslına bakarsanız. Tam bir huysuz olarak oyundan sıkılacağıma şartlandırmıştım kendimi. Ama beni bile canlandırıp keyiflendirdi bu oyun. George lu, Jack li karakter isimlerinden, Amerikan diyaloglarından fena halde bunalan ben Uğur Saatçi nin yazdığı Türk hikayesinden büyük keyif aldım. Hem öyle ismi komedi olsun diye komedi değildi. Trabzon Devlet Tiyatrosu nun sahnelediği oyun Karadenizlilerin espri yeteneklerini de yansıtıyordu doğrusu...
Hikayesi ise Osmanlı nın son dönemlerinde geçiyor. İngilizlerin işgal ettiği İstanbul da milli mücadele başlamadan önceki Türklerin durumunu anlatıyor. Ancak bu sefer farklı bir yönden bakılan o dönemi izlerken ilk kez gülümsüyorsunuz. İşgal güçleri bile şaşkınlıkları ve kibirleriyle sempatik ve komik duruyordu. 

5 Şubat 2013

Karımla Evleniyorum ( Nikah Kağıdı) / Tiyatro

Sezon başındaki çoğu oyuna gidemediğim için artık bütün oyunlara gitmeye çalışıyorum ama yanlış mı yapıyorum acaba diye düşünür oldum bu oyundan sonra. Çünkü bazı oyunlar birbirine o kadar benziyor ki belki benzer oyunu seyretmesem bu oyunu daha çok beğenebilirdim diye düşünmeden edemedim.
Karımla Evleniyorum oyununun ismini sanki bir yerlerden duymuştum ama hatırlayamıyorum. Çok fazla tiyatro oyunu adı kulak aşinalığım oluşmadığı için bu oyuna beklentiyle gittim açıkcası. Evlilik ve komedi bir araya gelince oldukça eğleneceğimi düşünmüştüm. Ama bu beklentilerime hafif kaldı bu oyun açıkcası.
Oyunun hikayesi ise şöyle: Kızları evlenecek olan bir çift resmi işlemler için nikah kağıdını ısrarcı damada vermek zorundadır. Ancak bir türlü bulamazlar ve aslında sinegog a gidip evlenmediklerini kızlarına açıklarlar. Kızları da tekrar evlenmeleri için ısrar eder ancak kadın bu sayede evliliklerini tekrar gözden geçirme işine girer ve evlenmek için düşünmek ister. Bu esnada adamın çabaları başlar ve resmi nikah, evliliğin asıl anlamı, ilişkiler sorgulanmaya başlar...

22 Ocak 2013

Dolores Claiborne / Tiyatro


   Bir kaç oyunu kaçırmıştım ancak bu oyuna bilet alabildim sonunda. Uzun zamandır hiç bir araştırma yapmadan gittiğim ilk oyun olduğu için garip bir histi. Oyunun isminden bile bir anlam çıkaramadım haliyle:) Oyunun ismi Dolores Claiborne... Bir kadının ismi bu. Konusu ise şöyle:"Bir taşra kızı, Joe St George ile savunmasız ve bir telaşla başladığı hayatında; her ne yaptıysa çocuğuna duyduğu en güçlü  ve öldürücü sevgiyle yapıyor ve sonunda bu dünyaya dayanabilen en esaslı cadı  Dolores Claiborne’e dönüşüyor. Ama hayat öyle nasıl olurdu, böyle nasıl olurdu diyerek geçmiyor. Sabırla zamanı kolluyor… Aynı mağarada yan yana asılı yarasalardan bir diğeri Vera Donovan .
       Ama şansa bak! Emekli bir dedektifin bulmacaya yeniden dönüşüyle bütün yaşananlar derinlerden su yüzüne çıkıyor."
Stephen King in aynı adlı romanından uyarlanmış bu oyunu Hakan Çimenser yönetmiş. 

2 Ocak 2013

Hürrem Sultan / Tiyatro

Ankara ya gidip de tiyatro ya gitmemek olmazdı. Az bir süre kaldım ama araya Hürrem Sultan oyununu sıkıştırdık. Arkadaşımla beraber Büyük Tiyatro nun o nostaljik ve gösterişli havasına kaptırdık bu sefer kendimizi. Özlemişim o salona gitmeyi... Gündüz seansına gittiğimiz için okuldan gelen öğrenciler çoğunluktaydı ama yine de salonun asaleti bize yetti.Oyunda her zamanki gibi  Hürrem Sultan entrikaları ve Kanuni nin gücünü görmeyi bekliyordum ancak bu sefer hepsinin birer anne baba ve en önemlisi insan olduğu unutulmamış. Onların evlatları için çektiği üzüntüler, endişeler, sevgiler işlenmiş. Ve Hürrem in Kanuni nin yanında nasıl bir hanım olduğunu da...

7 Aralık 2012

Sidikli Kasabası Müzikali / Tiyatro

 Bu oyuna gittiğimde oldukça yorgundum ve baş ağrım vardı. Bu yüzden bazı eleştirilerimi ona göre yorumlayabilirsiniz.
Bu oyunun methini çok okumuştum. Bilet bulunamıyormuş filan diye ben de en arka sıradan da olsa biletimi kaptığım gibi gittim oyuna. Öncelikle oyun bir Broadway uyarlamasıymış onu da söyliyeyim.
Bu oyunu oturup metin halinde yorumlamaktan ziyade madde madde yazmak benim için daha iyi olacak sanırım.
1) Genç ve hareketli bir kadrosu var. Oldukça da kalabalık...Uzun süre sahnede kalıp fazlasıyla enerjik bir performans sergiliyorlar.
2) Danslar çok çalışılmış ve profesyonel figürlerdi. Genelde 19 Mayıs hareketli kıvamında olan dansları seyretmekten sıkılmıştım iyi geldi.
3) Şarkıların çoğunda sözleri anlayamadım müziğin sesinden. Özellikle dım tıs dım tıs zil sesinden dolayı sözleri anlayamadım hem de beynimin içinde çalıyormuş gibi hissettim.Of yine şarkı başlayacak diye üzülüyordum seyrederken ki müzikalde sanırım bir kabus bu:)

27 Kasım 2012

33 Varyasyon / Tiyatro

Ankara Devlet Tiyatrosu oyunlarına her zaman olumlu bir ön yargıyla gitmişimdir. Profesyonellik, kostüm, dekor her şey bir başka oluyor Ankara oyunlarında.
Bu kez de isminin bana hiç bir şey çağrıştırmadığı bir oyuna gittim. 33 Varyasyon... 
Nedir bu 33 varyasyon ona bakalım. Çünkü oyun bunun üstüne kurulu.
"Beethoven'in op 120 numaralı eseri. Anton diabelli'nin bir valsi üzerine 33 varyasyonu içermektedir." (bkz.müzikal sözlük)
Anton Diabelli nin zamanının çok yetenekli bir bestecisi olduğu söylenemez. 50 sn lik bir vals yazmıştır ve Beethoven bu "sıradan" eserin varyasyonlarını yapmayı kabul eder. Ve sonunda birbiri içinde bir bütünlük oluşturan 33 varyasyonu bestelemiştir. En karmaşık ve uzun bestelerinden biridir Beethoven ın. 
Hangi eser derseniz ve belki de yazımı okurken dinlemek buyrun burada:

19 Kasım 2012

Aşk Hastası / Tiyatro

Cuma ve Cumartesi akşamları en sevdiğim zamanlardan çünkü iki hafta önceden aldığım tiyatro biletlerinin kullanılma zamanı geliyor bu akşamlarda. Yine o akşamlardan birinde bu sefer Kenan Işık ın yazıp yönettiği Aşk Hastası oyununa gittim. Açıkcası Kenan Işık ın tiyatro oyunu yazdığını bilmiyordum. O yüzden biraz önyargılı pek bir şey beklemeyerek gittim oyuna.
 Oyunun konusu şöyle: "Shakespeare, Beckett,  Brecht, Goethe ve benzeri batılı bir yazarın oyununda oynamak varken bir divan edebiyatı şairinin, Şeyh Galib'in hayatı ile ilgili bir oyunda oynamaktan pek hoşnut olmayan oyuncu, yine bir oyuncu olan kız arkadasinın henüz provası yapılan oyundaki bir karaktere gönderme yaptıktan sonra kalbinin yerini sorup tabanca ile kalbine ateş ederek intihar etmesinden sonra oyunla ilgilenmeye başlamıştır. Kimbilir belki de bir türlü anlam veremedigi kiz arkadaşının intiharındaki sır bu oyunda gizlidir.  Tiyatronun civarındaki bir hastanede çıkan yangın nedeni ile herkes tiyatroyu terketmiş, oyuncu tek başına kalarak daha önce hiç oynamak istemediği bu oyunu tıpkı bir rejisör gibi kendi zihninde sahnelenmeye girişmiştir.    Bu sırada oğlunun, kız arkadaşının  intiharından sonraki psikolojik çöküntüsünden endişe eden oyuncunun annesi, onu yemeğe beklemektedir."

5 Kasım 2012

Yağmur Durduğunda / Tiyatro

Veee nihayet tiyatro sezonu açıldı:) Aslında benim için yeni açıldı çünkü bir kaç oyunu bilete yetişemediğimden, bilet alıp gidemediğimden vs kaçırdım. Ancak artık ipin ucunu kaçırmaya niyetim yok çünkü sonra çok pişman oluyorum. 
Yağmur Durduğunda isimli oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu oyuncuları sahneye koydular bu sefer. Oyuncuları ise Rüçhan Çalışkır, Ali İpin, Levent Güner, Şebnem Dilligil, Okday Korunan, Ezgi Yentürk, Burcu Arslan, Eray Cezairli, Kemal Tandoğan, Demet Başkaya, Şeyda Pektok, Selda Soylu, Kerem Kurt'tan oluşuyor.
Konusu ise şöyle: "Son yılların en başarılı metinlerinden birisi sayılan Andrew Bovell’ın yazdığı Yağmur Durduğunda koca/babanın günahının çocukların ve onlarla ilişkide olan kadınların hayatlarını nasıl mahva sürüklediğini anlatmaktadır. Geçmişten kaçmanın imkansızlığını işleyen oyun, yedi yaşındayken gizemli bir biçimde ortadan kaybolan babasının izini sürmek için Avustralya’ya doğru yola çıkan gencin, babası ve kendi hayatının çakışmasıyla ortaya çıkan sırları gözler önüne serer. "

12 Haziran 2012

Fosforlu Cevriye / Tiyatro

Vee tiyatro sezonunu bu oyunla kapattık bu yıl... Şaka maka bir sürü oyuna gittim ve çok mutluyum bundan dolayı. Hemen hemen her hafta sonu bir oyuna gitmek insana taze kan veriyor doğrusu. Aynı bayat Amerikan filmlerinden, Tv'de aynı yüzlerden, aynı hikayelerden bıkanlar için tam bir ilaç tiyatro. Ha şunu da söyliyim tiyatroya gitmeden de aslında tiyatronun farklı olduğunu anlayamıyorsunuz. Amaan işte hepsi tv de var derseniz bu gizli dünyanın sınırlı seyircilerinden biri olma şansını kaybediyorsunuz demektir.
Geçelim oyunumuza. 2 saat 55 dk süren oyun adından da anlaşılacağı üzere Cevriye nin hikayesi...
Hepimizin filmlerden kitaplardan kulak göz aşinalığı bulunan bir oyun. Bense Fosforlu Cevriye hakkında şarkısı ve Türkan Şoray ın filmi dışında pek bir bilgisi olmayanlardanım. Ama oyunun gerek müzikal olması gerek uzun bir oyun olması gerek ismi dolayısıyla büyük beklentiyle gittim açıkcası..
Çok büyük bir kadro vardı.

Bu Da Benim Karım / Tiyatro



Uzun zaman oldu bu oyuna gideli ama yazamadım bir türlü. İsminden görüntülerinden etkilenip muhakkak eğlenceli sürükleyici bir oyun olacağını düşünüp gitmek istemiştim. Ki gerçekten öyleymiş...

Birbirini severek evlenen bir çiftin yıllar içinde nasıl aynı evin içinde birbirine adeta düşman, birbirini anlamaktan uzak, iletişimi dibe batırmış bir durumda olduğunu evli çiftlere çok tanıdık sahnelerle gözler önüne seriyor oyun. Sonra boşanmış bir kızı olan yeni komşunun evin erkeğini nasıl baştan çıkardığını erkeğin nelere aç kaldığını da görüyoruz tabi kaçınılmaz olarak:) Bunun gibi çok öykü gördük tanık olduk duyduk ama tiyatro sahnesinde bunu komedi olarak izlemek daha keyifli kuşkusuz... 

25 Nisan 2012

Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk / Tiyatro Oyunu


 Cezmi Ersöz’den türünü son derece iyi yansıtan bir oyun: Sevgililer gününde kız arkadaşını bekleyen bir adam, gelmeyen sevgili ve gelmiş geçmiş tüm kadınlarla hesaplaşmaya varan bir süreç… Pişmanlık duymak, gerçekten değişmekten kolay mıdır?
Cezmi Ersöz oyunun yazarı olunca tabi ki koşa koşa gittim oyuna ve pişman olmadım… Bir adamın tek kişilik ve çok kadınlı yalnızlık hikayesi… Bir sürü kadın içinde kendini kaybeden bencilliklerinin kurbanı olan bu adam aslında günümüzün hiç de azımsanmayacak sayıdaki erkeklerini tekrar irdelememize neden oluyor… Bu adamın kendisiyle hiç olmadığı gibi dürüstçe hesaplaşması bazı anlarda oh iyi olmuş dememize neden olsa da bir insanın çaresiz acizliğini görmek bazı anlarda acımamıza neden olabiliyor. Issız adam filmindeki adama benzeyen bu adamın da hesaplaşmalarını izlemek isterseniz zekice yazılmış duygulara dokunan bu oyuna gidin derim. Oyun kısa ve tam tadında bitiyor gereksiz uzatılmamış o yüzden de takdir ettim.. Ha oyunculuğu da unutmamak lazım tek kişilik oyun olunca ayrı bir performans gerekiyor ki oyunculuğun sapasağlam olması da öne çıkan bir durumdu...