17 Nisan 2020

Korona ve Çığlık

Korona... Korona..
Hepimizi bambaşka bir dünyaya sokan bu virüs sayesinde ben de biraz kafa dinleme imkanı buldum. Bir şeyler yazma hevesindeyken neden yıllardır ( 4 yıl) boyunca yüzüne bakmadığım bloguma yazmayayım ki dedim.. Ne de olsa bu blog benim iç döküşlerimin, deneyimlerin olduğu gizli bir odamdı...
Blog okuma modasının geçmesi aslında işime geldi bu aralar. Nasılsa kimsecikler okumayacak artık buraları:)
4 senede o kadar  çok şey oldu ki tabi ki burada bahsetmeye gerek yok. Zaten hafızam da çok kötü. Nedense çocukluk anılarımı çok net ve ayrıntılı hatırlarken üniversite sonrası yaşamımı pek hatırlamıyorum. Günlük yaşayan sığ bir insana dönüşme korkusu bir yandan, cahilliğimin beni mutlu eden bir tarafını da yakalayamadım. 
Artık insomnia seviyesinde bir uykusuzluk hali söz konusu hayatımda. Tüm unuttuklarım, üstünü kapadığım travmalarım geceleri yakamı bırakmıyor sanırım. Sanırım diyorum çünkü geceleri Allah'ım neler yaşadım diye film şeridi gibi geçtiği yok. Sadece içimdeki boşluk duygusu beni dürtüp duruyor uyumamam için.. Ama hala ruhen güçlü olduğumu hissediyorum bedenim ne kadar aynı fikirde onu bilemem...
Aklımdakileri dökmeye gelmiştim çala kalem yine nerelere geldik. Oldukça tembel ve sersem geçen iki hafta beni biraz dinlendirmiş olmalı ki artık bir şeyler okumam yazmam fikri daha iyi görünmeye başladı...
Şu Çığlık resmini hatırlarsınız. Hani şu elleri yüzünde bir adamın köprüde durduğu sanatın veya resmin popülerleşmesine yardım eden resim. Onun hakkında biraz araştırma yaptım ki en sevdiğim resimlerden biri olmasına rağmen hakkında pek bir şey bilmediğimi fark ettim...