20 Mayıs 2020

Bill Gates ve Kitaplar

      Evde kitaplar üstüme üstüme gelirken, her bir kitapla ilgili kafamda bir sürü sorular dolaşırken elimdeki kitabı bitirmeden başka kitaplara geçmeme takıntım yüzünden o istediğim verimli okumalarıma ulaşamıyorum. Bu da beni bir nevi stres ve sıkışmışlık hissine sürüklediğini fark ettim. Halbuki kitap okumam böle hissetmememin ilacı olarak hep yanımda değil miydi... 
    Bugün Twitter'da Bill Gates'in okuma tavsiyesi listesine rastladım. Ara ara karşıma çıkıyor aslında kendisi kitap listeleriyle ama beni başka yerlere götürdü bu kez kendisi...
     
Öncelikle düşüncelerimin çıkış noktası olan kitap tavsiyelerine bakalım

  • The Choice” by Dr. Edith Eva Eger
  • “Cloud Atlas” by David Mitchell 
  •  “The Ride of a Lifetime” by Bob Iger 
  • “The Great Influenza” by John M. Barry 


Bu kitaplardan sadece Cloud Atlas'ın çeviri basımı var Bulut Atlas olarak onun da baskısı yok (bir filmi olduğunu da hatırlıyorum). Bu vesileyle İngilizce kitap okumalarımı hızlandırmam gerektiğinin filan farkına vardım. Neyse efendim Youtube'da Bill Gates kanalında kitaplar diye oynatma listesi bile var oradan daha fazla öneri kitap bulabilirsiniz.
Bill Gates diyor ki karantina sürecinde daha fazla okumak için fırsat buldum (ben neden daha çok şey izlemek için fırsat buldum acaba:)). Burada önemli olan şey odaklanarak ve hayattaki bildiklerimize ekleyerek kitap okumak sanırım. Bunu da Gates bol bol not alarak yapıyormuş (benim de bir okuma defterim var ancak kitap bittikten sonra not almak içindi... Burada okurken not almanın daha faydalı olduğunu düşünerek defterim kitabımla birlikte yanımda olacak bundan sonra)

17 Nisan 2020

Korona ve Çığlık

Korona... Korona..
Hepimizi bambaşka bir dünyaya sokan bu virüs sayesinde ben de biraz kafa dinleme imkanı buldum. Bir şeyler yazma hevesindeyken neden yıllardır ( 4 yıl) boyunca yüzüne bakmadığım bloguma yazmayayım ki dedim.. Ne de olsa bu blog benim iç döküşlerimin, deneyimlerin olduğu gizli bir odamdı...
Blog okuma modasının geçmesi aslında işime geldi bu aralar. Nasılsa kimsecikler okumayacak artık buraları:)
4 senede o kadar  çok şey oldu ki tabi ki burada bahsetmeye gerek yok. Zaten hafızam da çok kötü. Nedense çocukluk anılarımı çok net ve ayrıntılı hatırlarken üniversite sonrası yaşamımı pek hatırlamıyorum. Günlük yaşayan sığ bir insana dönüşme korkusu bir yandan, cahilliğimin beni mutlu eden bir tarafını da yakalayamadım. 
Artık insomnia seviyesinde bir uykusuzluk hali söz konusu hayatımda. Tüm unuttuklarım, üstünü kapadığım travmalarım geceleri yakamı bırakmıyor sanırım. Sanırım diyorum çünkü geceleri Allah'ım neler yaşadım diye film şeridi gibi geçtiği yok. Sadece içimdeki boşluk duygusu beni dürtüp duruyor uyumamam için.. Ama hala ruhen güçlü olduğumu hissediyorum bedenim ne kadar aynı fikirde onu bilemem...
Aklımdakileri dökmeye gelmiştim çala kalem yine nerelere geldik. Oldukça tembel ve sersem geçen iki hafta beni biraz dinlendirmiş olmalı ki artık bir şeyler okumam yazmam fikri daha iyi görünmeye başladı...
Şu Çığlık resmini hatırlarsınız. Hani şu elleri yüzünde bir adamın köprüde durduğu sanatın veya resmin popülerleşmesine yardım eden resim. Onun hakkında biraz araştırma yaptım ki en sevdiğim resimlerden biri olmasına rağmen hakkında pek bir şey bilmediğimi fark ettim...