24 Mart 2012

Ben Efsaneyim ( I'm Legend) / Film


Yeni yeni gıcır gıcır pırıl pırıl HD filmler aldım geldim kendime ve filmlerin tadına varıyorum. İlk seyrettiğim film Ben Efsaneyim oldu… Keşke ondan başlamasaydım zira gece gece beni biraz az biraz :) tırstırdı. Daha önce seyretmiştim bu filmi ama birkaç sahnesi dışında unutmuşum… Meşhur bir film zaten çoğu kişi izlemiştir diye düşünüyorum ama izlemeyenler de mutlaka izlesin. Uzun bir film olmasına rağmen nasıl bitti anlamıyorsunuz… Filmin konusu ise kanseri yenmek için bulunan bir virüs bütün Dünya insanlarının yüzde 90 ını hasta eder ve öldürür kalanların çok azı da bağışıklıdır diğer kısmı da vampire dönüşüp onları yemeye çalışır. Kahramanımız da koca şehirde köpeğiyle yaşayan bir adamdır… Daha fazla anlatmayayım. New York ta tek başına yaşamak durumu bile izlenesiydi:)

Once / Film


Yazacaklarım birikti ama vakit bulup başına geçemedim. İşte başlıyorum bu filmle… Once düşük bir bütçeyle çekilmiş basit bir senaryosu olan bir film. Süpürge tamircisinde babasıyla beraber çalışan bir genç adamla annesiyle ve çocuğuyla yaşayan bir genç kadının müzik tutkularının birleşmesiyle başlıyor ve bir albüm yapmak için çabalıyorlar… Sonuna kadar pek bir şey olmasa da aradaki duygular küçük küçük ayrıntılar sıkılmadan izlemenizi sağlıyor müzikler de güzel… Rastlarsanız izleyin ama özel olarak önerdiğim bir film değil doğrusu… Bana hatırlattığı güzel anılarım  olduğundan daha fazla sevmiş olabilirim ama:)

17 Mart 2012

Gran Torino / Film

Gran Torino… Imdb’de 8.3 puan alması dolayısıyla seyredeceklerim arasına girdi… Gran Torino yu adamın adı sanarak otomobil konusundaki cahilliğimi bir kez daha test ettim. Çünkü Ford marka bir otomobildi filmde kendisiJ Hikaye bir banliyoda yaşlı bir adamın karısının cenazesiyle başlıyor. Yaşlı adamın iki oğlu ve onların ailesi tanıtılıyor kısaca… Yaşlı adama bakış şekilleri onun huysuz oluşu ve babalarından kopuklukları… Yaşlı adam yani Walt yani Clint Eastwood Kore de savaşmış, ırkçı, huysuz, kendi değerleri olan, karısına aşık bir adam… Daha sonrasında ise yan komşuları ile ilişki içine girmek zorunda kalıyor ve hikaye başlıyor… Böyle anlatınca çok ilgi çekici bir senaryo olmadığını düşünseniz de filmdeki gerçekçilik duygusu insana geçiyor. Tabi ki burada Eastwood’un muhteşem oyunculuğu çok etkili… Kademe kademe bir yaşlı insanın nasıl bir ruh halinde olduğu ustalıkla insanın gözüne sokmadan anlatılıyor. Sadece huysuz ihtiyar deyip geçilen bir adamın ne olduğunu görebiliyorsunuz… Özellikle oğullarıyla olan ilişkisi sanırım birçok baba oğul ilişkisini yansıtıyor ve dokunaklı…Az bütçeli, sade bir senaryosu olan, Eastwood dışında dişe dokunur bir oyuncusu olmayan, Eastwood’un kendi yazıp kendi yönettiği kendi oynadığı ama insanı etkileyen bir yapısı olan izlenesi bir film diyebilirim Gran Torino için…

Paintball / Film


Rastgele aldıgım filmlerden biriydi Paintball… Afişinden içi şiddet dolu bir paintball oyunu olduğunu düşünsem de belki enteresan bir filmdir diye alıp seyrettim. Ama maalesef şans vermeme acımadan zamanımı katletti bu film… Otel serisini izleyen varsa onun yolundan ilerlemeye çalışan amatör bir filmdi. Paintball oyunu oynamaya gelen 2 grubun insan avcıları tarafından teker teker katledilmesi ve asıl bu insan avcılarının oyunu haline gelmesini anlatan bir film… 
Hay Allah yine kötü bir senaryo eşliğinde bolca kan revan göreceğim derken isabet ki kanlı sahneleri sözde avcının ısıya duyarlı ya da gece görüşü (tam hatırlamıyorum) gözlüğüyle siyah beyaz görüyoruz filmde. Yani bol bol vahşi cinayetler insanı iyice kusturmayan bir şekilde sunuluyor. Sanırım tek iyi tarafı buydu. Klasik korku vahşet filmlerinin amatör bir taklidi diyebilirim film için… Zamanında korku filmlerinden başka bir şey seyretmeyen biri olarak bu alanda Uzakdoğu yapımlarını önerebilirim. Amerikan korku filmlerini yer yer komik bulan biri olarak bu Japonların bu konuda sağlam filmleri olduğunu söyleyebilirim. Tabi sinirleriniz sağlamsa:)

10 Mart 2012

Hayat Ağacı ( The Tree Of Life) / Film

İşte yeni bir film daha... Hayat Ağacı...Bugünlerde sıkça adını duyduğum için seyretmek ihtiyacı duydum...Ama ne desem bilemedim şimdi... Kendi içinde mesajları olan sanat filmi mi? Entellektüellerin sevdiği bir film mi? Neyse o olsun ama hayatımda bu kadar kötü film çok az seyrettim hatta bu ikincisi diyebilirim... Ben ki en durgun filmleri bile sonuna kadar izleyip vermek istediği mesajları merak ederim ve kolay kolay sıkılmam. Bu filmde resmen patladım...Dikkatle izledim dinledim vermek istediği mesajları anlamaya çalıştım ama bi yere kadar yahu... Baskıcı baba anne aşkıyla büyüyen oğlanlar, hayatın herşeyin dünyanın çok temiz başlaması sonra yavaş yavaş kirlenmesi...Hepsini anladık tamam ama bu kadar uzatmaya yavaşlatmaya ne gerek vardı... Resmen beynim yavaşladı izleye izleye:)Çok kötüydü çok... İzleyip de beğenen varsa lütfen yazsın şurasını beğendim diye zira neden bu kadar çok konuşuldu hiç anlamadım...

Adab- ı Aşk * Selin Özkok Karacehennem / E-Kitap

Belki biliyorsunuzdur Selin hanımı... Tv'de programları var ve sık sık gündüz programlarına da çıkıyor. Telefon bağlantılılarıyla evliliğinde ilişkisinde sorun yaşayanlara bir nevi danışmanlık yapıyor telefonla ve cevapları  psikologların ( ki kendisi psikolog değil) aksine daha gerçekçi ve uygulanınca direkt sonuç alınan türden:) Sık sık kitabının ismini söylüyor hepsini orda yazdım tarzı:) Ben de merak ettim bilgisayarımın başına oturdum ideefixe den ilk e kitap siparişimi vermiş oldum... Hemen e kitap okuyucuma yükledim... Kargo beklemeden kargo ücreti vermeden 8.5 Tl ye kitabım anında elimde oldu:) Çok sevindim hemen okumaya başladım tabi ki:)

Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun / Tiyatro

Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun ismiyle yazarının bir Türk kadını olmasıyla oldukça dikkatimi çekmiş beni heyecanlandırmıştı biletini alırken… Oyun bir slayt gösterisiyle başlıyor ve bir küçük kızın çocukluğundan beri gelin olma evlenme sevdası üzerine oyunlar oynamasını anlatıyor kısa bir süre… Daha sonra 4 kadın oyuncu farklı kocaların (yakışıklı koca, kasap koca, gariban koca, cüce koca…) karıları olmalarını teker teke çıkıp kimi zaman acıklı kimi zaman komik hikayeleriyle anlatıyorlar…

Başkalarının Hayatı (Des Leben Der Anderen) / Film


Daha filmin etkisindeyken yazayım istedim… Parça parça seyretmeme rağmen etkileyiciliğini kaybetmeden dokundu bana film… Film 1984 Doğu Almanya’da geçiyor ve Berlin Duvarı henüz yıkılmadan önceki baskı ortamını düşünce özgürlüğüne vurulan baltaları otorite güçlerin nasıl güçlerini kötüye kullandığını anlatıyor. George Orwell’in 1984’ünün gerçek hali sanki… Düzene bağlı bir yazarın izlenmeye dinlenmeye başlamasıyla başlıyor film… Hem de düzene ölümüne bağlı bir “gri adam” tarafından… Ama her şey zamanla değişiyor… Dürüst insanların dünyasında her şey kötüye giderken bile bir ümit olduğunu anlattı bana bu film bir bakıma… ve varken varlığı hissedilmeyen ama yokken hasretle beklenen özgürlüğün ne demek olduğunu… Bol ödüllü bu filmi izlemeyi sakın unutmayın… Başlarda konsantre olmayı başarırsanız çok şey katacak…

8 Mart 2012

Tek Kişilik Şehir / Tiyatro

Bu sefer yazıma başlarken kadrodakilerin isimlerini paylaşmıyorum..Sanırım böyle daha iyi olacak...
Bugün paylaşacağım oyun Tek Kişilik Şehir.. Tiyatro salonuna ilk girdiğimizde boş bir sahne yerine bir lokantada yemek yiyen insanlar karşılıyor seyirciyi. Daha oyun başlamadan 3 tane oyuncunun yemek yemesini seyrediyorsunuz. Ancak bunun vermek istediği bir mesajı vardır diyerek biraz daha dikkatli baktığımda masaların tek kişilik olduğunu fark ettim. Tek sandalye olan masalarda 3 tek kişi birbirine sırtını dönmüş yemek yiyiorlardı. Ne kadar acıklı... Tek başına yemek yemekten nefret eden biri olarak oyunun vermek istediği ön mesajı almış olduğuma karar kıldım:) Vee oyun başladı...