Cuma ve Cumartesi akşamları en sevdiğim zamanlardan çünkü iki hafta önceden aldığım tiyatro biletlerinin kullanılma zamanı geliyor bu akşamlarda. Yine o akşamlardan birinde bu sefer Kenan Işık ın yazıp yönettiği Aşk Hastası oyununa gittim. Açıkcası Kenan Işık ın tiyatro oyunu yazdığını bilmiyordum. O yüzden biraz önyargılı pek bir şey beklemeyerek gittim oyuna.
Oyunun konusu şöyle: "Shakespeare, Beckett, Brecht, Goethe ve benzeri batılı bir yazarın
oyununda oynamak varken bir divan edebiyatı şairinin, Şeyh Galib'in
hayatı ile ilgili bir oyunda oynamaktan pek hoşnut olmayan oyuncu, yine
bir oyuncu olan kız arkadasinın henüz provası yapılan oyundaki bir
karaktere gönderme yaptıktan sonra kalbinin yerini sorup tabanca ile
kalbine ateş ederek intihar etmesinden sonra oyunla ilgilenmeye
başlamıştır. Kimbilir belki de bir türlü anlam veremedigi kiz
arkadaşının intiharındaki sır bu oyunda gizlidir. Tiyatronun
civarındaki bir hastanede çıkan yangın nedeni ile herkes tiyatroyu
terketmiş, oyuncu tek başına kalarak daha önce hiç oynamak istemediği bu
oyunu tıpkı bir rejisör gibi kendi zihninde sahnelenmeye girişmiştir.
Bu sırada oğlunun, kız arkadaşının intiharından sonraki psikolojik
çöküntüsünden endişe eden oyuncunun annesi, onu yemeğe beklemektedir."
Kenan Işık , Şeyh Galib in Hüsnü Aşk adlı eserini bu oyunu kurarken yol gösterici seçmiş anladığım kadarıyla onun içine başka bir hikaye yerleştirerek kaynaştırmış.
Başrolde Genç Osman oyununda Genç Osmanı oynayan Kutay Sungar var. Aynı oyuncunun olduğunu daha sonra fark ettim. Ama inanılmaz değişmişti ki bu oyundaki performansını daha çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Zira Genç Osman daki performansına hayran olmamıştım. Gerçi Genç Osman daki gibi kaftanını arkaya savurmasından anlamalıydım:)
Neyse öncelikle oyun bir tiyatro sahnesinde başlıyor. Prova yapan bir genci izlemeye başlıyoruz. Sevgilisi intihar eden bu genç hazırlandığı tiyatro oyununda üzüntüsünden kurtularak rahatlamaya ve hatta sevgilisinin intihar nedenini anlamaya çalışıyor.
Birinci perde oyuncunun kafa karışıklıkları ve Şeyh Galib i konu alan oyunun bilmeceleriyle başlıyor. Dansçılar da gencin kafa karışıklıklarını oldukça güzel seyirciye yansıtıyor. Sahnede dumanlar, ışıklar beyninizi duygusallığa ve rehavete açıyor...
Hikayenin merak unsuru sevgilinin neden intihar ettiği... Bu bağlamda aşk sorgulanıyor. İnsan aşkından ilahi aşka geçiş anlatılıyor dolaylı yollardan. Özellikle Şeyh Galib in gençliği, fikirleri derken onun gözünden aşk, tasavvuf, sufilik konularından biraz değiniliyor ve Shakespeare, Beckett, Brecht, Goethe nin eserlerinde anlatmak istedikleriyle hangi noktalarda örtüştüklerinden bahsediliyor. Aslında o kısım biraz bilgilendirmeye giriyor ve oyunun içine çok yedirilmemiş. Arkadan bir adam geliyor ve esas oğlana pat pat anlatıyor herşeyi.
İkinci perde de ise sevgili aşkını anlamaya çalışan oyuncumuz Şeyh Galib in hayatını oynarken ilahi aşkı ve getirdiklerini fark ediyor Şeyh Galib in olgun çağlarına ulaşmaya başlamasıyla birlikte. Aslında oyuncu, bir Şeyh Galip bir kendisi oluyor oyun boyunca. Ve düğümler teker teker çözülüyor kendi hayatıyla paralel şekilde Şeyh Galib in rehberliğinde...
Bu bölümdeki görsel şölen gerçekten şimdiye kadar hiç bir oyunda görmediğim kadar yoğunluktaydı. Keşke fotoğraf çekme şansım olsaydı büyülü bir dünyada hissettim kendimi. Müzikler, kostümler, danslar fazlasıyla göz dolduruyordu doğrusu. Oldukça duygusal diyaloglar ve bayan oyuncuların dokunaklı sesleri de içselliği arttıran öğelerden.
Oyun genel olarak İslam, Tasavvuf felsefesi , Osmanlı nın güzel ahlakı üzerine kurulu. Yer yer insanın gözüne soka soka mesajlarını da veriyor:) Ancak kendi kültürümüzden parçaları bir tiyatro sahnesinde seyretmekten keyif aldım. Tasavvuf merakımı da kamçıladı doğrusu. Bu konulara meraklıysanız izlemenizi tavsiye ederim. Ancak kafa dağıtmaya ihtiyacım var çok da dikkatli izleyemem derseniz yoğun bir şekilde fikirlerin dans ettiği ve hiç bir ince esprinin bile olmadığı (bence olmalıydı) bir oyun olduğu için sıkılabilirsiniz. Ama ben sevdim...
İyi Seyirler...
oyunun sonundaki yabancı şarkı neydi? dün akşam izledim ben de... forever and ever gibi bişeydi?
YanıtlaSilHiç hatırlamıyorum:)
Siltek merak eden ben değilmişim ...epica-cry for the moon
YanıtlaSilhttp://www.youtube.com/watch?v=-nUlBwHq0K4
ACABA OYUNCULARIN KARAKTER ANALİZLERİNİ YAPABİLİR MİSİNİZ
YanıtlaSiloyuncuların karakter analizleri mi? sanırım karakterlerin analizleri demek istemişsiniz. Oyunu seyredeli 3 ay olduğu için çok sağlıklı olacağını sanmıyorum
SilOyun hakkında fikir edinmiş oldum teşekkür ederim :)
YanıtlaSilRica ederim
Siloyunu izlemiştim fakat bir şey anlamamıştım ta ki bu sayfayı fark edene kadar.çok teşekkürler yorumunuz için.
YanıtlaSilRica ederim:)
SilKutay Sungar'ın oyununa diğer oyuncular maalesef ayak uyduramamış. Oyunun büyük bir bölümünün de ses sistemi kullanarak yapılması hem oyundan soğutuyor hem de gerçeklikten uzaklaştırıyor. Basit bir aşk dizisi havasında bir ortam ve oyunculuk vardı. Oyuncular ses sistemi kullandıkları için seslerinde hiçbir tonlama yapmadan ezber metinlerini sadece okudular. Sanki ezberden kitap okur gibiydiler. Bize de sesli kitap dinlettiler. Ben çok büyük hayal kırıklığı yaşadım. Aşk Hastası gibi güzel bir eser Ankara DT gibi tiyatronun önde gelen kurumu tarafından bu kadar kötü sahnelenmesi tam bir hayal kırıklığı. Kutay Sungar'ın Genç Osman oyunundaki zor ve önemli bir rolde izledim. Ne kadar iyi bir oyuncu biliyorum ve kendisini çok beğeniyorum. Ama bu oyun düzeni ve ekibi onun oyunculuk seviyesini de biraz aşağı çekmiş.
YanıtlaSilSes sistemi konusunda çok net hatırlayamadığım için bir şey diyemiyorum ancak sanırım beni rahatsız etmediğine göre farklı illerde farklı ses sistemleri aksaklıkları olmuş olabilir ve bana rast gelmedi. Çok fazla oyuncu olmaması rağmen bazı oyuncuların sözleri dediğiniz gibi tek düze tonlamayla oynandığı için bazen anlaşılmıyor. yorumlarınız için teşekkür ederim
Sil