Kendi oluşturduğum okunması gereken kitaplar listemdeki kitaplardan bir yenisini daha bitirdim. Her kitapta farklı bir yazarla tanışma sevincim tüm hızıyla devam etmekte. 1946 yılında Nobel ödülü almış Hermann Hesse'nin bu kitabı 1922 yılında yayımlanmış ilk kez. Yıl 2012 ve ben bu kitaba hayran kaldım... Uzun zamandan beri okuduğum en güzel kitap diyebilirim.
Neden mi? Kitabın konusuna genel olarak baktığımızda Hint felsefesi altında yetişen genç bir adamın içindeki arayışları ve hayat hikayesini anlatıyor şiirsel bir biçimde. Bu şekilde bir konu aslında kitabın konusu... Hani " Hemen okumalıyım çok ilgimi çekti" denilecek bir kitap değil gibi duruyor. Şiirsel ve romantik söylemlerden haz etmeyen biri olan beni bile kullandığı şık dille yazar hikayesine yumuşak ve nazikçe dahil etti bu sayede.
Bu kadar güzel bir tarz, bir dil olamaz. Yazar, ne ağdalı cümlelerle iyi bir yazar olduğunun altını çizmiş, ne de okuyucuyu anlamadığı bir dille uğraşmak zorunda bırakmış.. Öyle sade, öyle gösterişli, öyle planlı, öyle rahat bir dili var ki etkilenmemek mümkün değil. Kitabın konusu itibariyle sıkılırım diye düşünmeme rağmen baştan sona kadar tek solukta okudum doğrusu. Hani genelde kitapların ilk sayfalarında bir giriş bölümü olur bir ara sıkılırsınız ama sonra devam ettikçe güzelleşir ya bu kitapta o durum bile yok, hemen giriyorsunuz hikayenin içine...
Kendini aramak için yola çıkan genç adamın adı Siddharta ve babasını, yerini yurdunu bırakıp kafasındaki sorulara yanıt aramaya giderken yanında tek bir insan var: O da en yakın arkadaşı Govinda. Yola çıkmadan önce söyledikleri:
- " 'Geldin,' dedi Siddharta ve gülümsedi. 'Geldim,' dedi Govinda."
Bu cümle basit bir cümle aslında ama içinde bir yerlerine dokunuyor insanın...
Kitabın en önemli özelliği bence Doğu felsefesini işliyor gibi dursa da evrensel bir içsel durumu tespit ediyor. Herkesin içinde olduğu körlük durumundan bahsediyor. Bunu da kitabın kahramanı ve mükemmel insan gibi gözüken Siddharta yı hep alay ettiği küçümsediği, o maddi çıkarlarla hayatını şekillendiren "çocuk insanlar" ın arasına sokarak, onlardan biri yaparak sağlıyor. Bu yönden her yazarın izlemediği bir yol bu.Genelde mükemmel baş kahramanlar sorunu görür kendi içinde eleştirir ve hiç bozulmamış mükemmel hayatına devam eder ancak bu kitapta bu kadar yüceltilen Siddharta bile egosunun kurbanı oluyor. Ancak sonu güzel bitiyor ,söylemiyorum:)
Hangi inançtan olursanız olun kendinize katabileceğiniz çok şey var bu adamın hikayesinde. İşte yazarın kaleminden Siddharta:
"İçinde anlatılan ortama karşın, çok Avrupai bir kitaptır Siddhartha. Bildirisi birey'le başlar; bireye Asya'daki öğretiye göre daha çok önem verilmiştir. Siddhartha, benim, Hint düşüncesinden kurtulup özgürleşmemin dışavurumudur. tüm dogmalardan kurtulmak için tuttuğum yol Siddhartha'ya götürdü beni; yaşadığım sürece de bu yolda ilerleyeceğim doğaldır... Tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım bu kitapta."
HERMANN HESSE
İster kişisel gelişim kitabı, ister bir roman, ister nobel ödüllü bu yazarın dilini tanımak için okuyun memnun kalacaksınız. Çünkü başından sonuna kadar hikaye asla düşmüyor, sekteye uğramıyor, sonunu getirememiş alalacele toparlanmış bırakılmış duygusu vermiyor. Mükemmeldi...
Altını Çizdiklerim :
- " 'Şimdiye kadar öğrendiğim tek şey, hiçbir şey öğrenemeyeceğim oldu."
- " Böyle bir söz dinleyiş, dıştan gelen buyrukların değil, yalnızca içten gelen sesin dediğini yapmak, iyi olan bu, yapılması zorunlu olan buydu, başka şey değil."
- " Gereksindiğim tek şey, giysiler ve para. Bunlar da ulaşılması kolay, yakın hedefler, insanın uykusunu kaçıracak şeyler değil."
- " ' Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi.' "
- " Her sevi şenliğinden sonra sevgililer birbirlerinden, biri ötekine hayranlıkla bakmadan ayrılmamalıydılar; hem yenmiş hem yenilmiş olmalı, herhangi birinde aşırı doymuşluk ya da bıkkınlık duygusu uyanmamalı, sömürdükleri ya da sömürüldüklerini hissetmemeliydiler."
- "Irmaktan sürekli bir şeyler öğreniyordu. Dinlemeyi öğreniyordu en başta, sessiz bir yürekle, isteklere kulak vermeyi öğreniyordu, yargılara, görüş ve düşüncelere yer vermeden."
- " Zaman aşılır aşılmaz, zaman düşüncesi kafadan çıkarılır çıkarılma dünyadaki bütün güçlükler, bütün düşmanlıkar silinip gitmiyor mu, yenilgiye uğratılmıyor muydu?"
- " Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa."
- " 'Dünyanın içyüzünü görmek, onu açklamak, onu aşağılamak büyük düşünürlerin işidir belki. Ama benim için önemli olan şey, dünyayı sevebilmektir; onu aşağılamamak, ona ve kendime hınç ve nefret beslememek, ona, kendime ve bütün varlıklara sevgiyle, hayranlıkla ve huşuyla bakabilmeltir.' "
İyi Okumalar
Ne güzel anlatmışsınız. Kaleme dökmesemde kafamda oluşturduğum listenin dışında oldukça ilgi çekici bir kitap.
YanıtlaSilKaleminize sağlık yerine parmaklarınıza sağlık falan mı denmeli :)
Teşekkür ederim beğendiğinize sevindim
SilOkumak istedim şimdi. :)
YanıtlaSil:) yorumlarınızı beklerim okursanız
Silen sevdiğim yazar.
YanıtlaSilve hayatımı toptan değiştiren kitap.
bikaç kitabını daa oku.
:))))
bundan daha iyi değilse diye korkuyorum:)
Silyok yok bundan daha iyi bidolu kitabı var.
YanıtlaSilbozkırkurdu.
boncuk oyunu.
öldürmeyeceksin.
gençlik güzel şey.
narziss and goldmund.
ve daha bi dolu.
inanılmaz adam.
hem psikiyatri hem uzakdoğu hem sanat.
zaten çok iyi bir ressam ve şair aynı zamanda.
:)
Bozkırkurdu mükemmeldi şimdi bunun siparişini verdim.
YanıtlaSil