25 Mart 2015

Canım Aliye Ruhum Filiz * Sabahattin Ali

Bir instagram hesabında gördüğüm şu cümle üzerine koşarak gidip aldım kitabı. Öylesine vurdu. ''Sen nasılsın ? Keyfin yolunda mı ? Sevgilim , Filiz'im nasıl ? Onun bir fotoğrafçıda,hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder.Kendinin de bir resmini yolla.İkinizi de fevkalade göreceğim geldi .''. Aslında çok vurucu bir cümle olmayabilir bu, çoğu insan için...Ancak bu kadar samimi, net bir şekilde özlemlerini, sevgisini belirten bir babayı okumak istedim. Sabahattin Ali olsa da olmasa da...
Sabahattin Ali bu sefer karşıma usta kalem, hikayelerin büyücüsü olarak değil; seven, sevilen bir sevgili, koca, baba olarak çıktı. Havalı bir yazar değil, sorumluluk sahibi, zorluklarla mücadele eden ve hiç yılmadan işleri yoluna koymaya çalışan bir aile direği... Kızı Filiz'e olan sevgisi, onu iyi yetiştirmek için olan çabası, eşi Aliye'ye olan bağlılığı ve en zor zamanlarda bile eşinin naz ya da üzüntülerini gidermeye çalışması... Sabahattin Ali gerçek insanlardan... Tabi ki eşinin mektuplarını kitapta göremiyoruz o yüzden bazı durumları, söylenenleri anlamak zor oluyor ama zaten kitap birbirine bağlı mektuplar ve olaylardan oluşmuyor. Mektup derlemesi olarak basılan kitap, yaşanılanların hafif bir yansıması olarak kalıyor bugüne... Her mektubun Osmanlıca orjinalinin de yan sayfada bulunması şahane...
Hikaye ise şöyle bitiyor  Sabahattin Ali için...:
"Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı Cezaevi'nde üç ay yattı. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başladı, işsiz kalıp, yazacak yer bulamadı. Baskılardan uzaklaşmak için yurt dışına gitmeye karar verdi ancak kendisine pasaport verilmedi. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca da Bulgaristan'a kaçmaya karar verdi ve para karşılığı Ali Ertekin adlı bir kaçakçıyla anlaştı. Ordudan atılmış olan bir astsubay olan Ertekin, geçimini yurt dışına adam kaçırmakla sağlamakta, öte yandan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti adına ajanlık yapmaktaydı. Resmi açıklamalara göre Ertekin, "milli hislerini tahrik ettiği için"Sabahattin Ali'yi başına sopa vurarak öldürdü. Cesedin 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmasından sonra, 28 Aralık 1948'de tutuklanan Ertekin, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Yaptırımı 18-24 yıl olan adam öldürme suçundan, 15 Ekim 1950'de "milli hisleri tahrik" gerekçesiyle cezası indirilerek 4 yıla hüküm giydi.Ancak yazarın yakın çevresi ise Sabahattin Ali'nin Kırklareli'de Milli Emniyet tarafından sorgulanırken işkence sonucu öldüğü ve Ertekin'in paravan olarak kullanıldığını iddia etse de bu hiçbir zaman kanıtlanamadı.Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır." (vikipedi)
Acı kelimesi yetersiz kalıyor... Yazar ya da değil bir insanın bu şekilde yitip gitmesinden utanıyorum... Ama kelimelerinde bize hayat ışığı vermeye devam ediyor... Neyse ki...
Sevgiler


1 yorum:

  1. Kardeşim okuyordu bu kitabı. Bir ara ondan alıp okuyacağım ben de.

    YanıtlaSil

Her türlü soru, eleştiri, isteğinizi, görüşünüzü lütfen hakaret içermeyen cümlelerle yazın. Seve seve hepsine cevap veriyorum...