6 Aralık 2012

Zaman Gezginleri Kerim ile Sibel * Hasan Saraç / Kitap

İtiraf ediyorum bu kitabı sadece ismini beğendiğim için aldım. Bir de Beyaz Kitaplık ta görmüştüm, beğenmişlerdi... Kitap bir bilim kurgu kitabı. Bilimkurgu ya pek ilgim olmadığından böyle karmaşık, teknik terimli filan bir kitap bekliyordum. Ancak oldukça sade bir dili olan bir kitap.
Kısaca bahsedicek olursam... Gelecekten gelen 4 kişinin şimdiki zamana gelip gözlem yapmak istemeleriyle başlıyor hikaye. Sonra da içlerinden birinin İstanbul da bir aşk hikayesine karışmasıyla devam ediyor. Aslında kitabın başında ortaya çıkan bütün durumlar son 30 sayfaya kadar aynı şekilde devam ediyor diyebilirim. Sonra bir çırpıda öğreniyorsunuz gerçekleri. Bu bakımdan neler olduğunu merak etme durumu biraz fazla uzun sürüyor karakter için ve sizin için... Hikayenin genel çerçevesini öğrenince daha ayrıntılı ve derinlikli bir düğüm çözümü beklemiştim ama olmadı. Okursanız ne demek istediğim daha net anlaşılabilir ancak çok fazla kitabı anlatmak istemiyorum zira merak edip okuyabilirsiniz. Bu bakımdan sıkıcı bir kitap değil. Ancak bazı taraflarını gerçekten sevmedim kitabın.

Kitabı okurken buram buram karakterleri duyumsamak isterim ben yazarı değil. Ancak bu kitapta yazarı görüyorum sürekli. Onun hayata bakış açısını karakterlerin ağzından duyduğumu sürekli hissettim. 
Yani kitap şöyle yazılmış gibi geldi bana:
1) Gelecekten gelen insanlar günümüz dünyasına insin ve gözlem yapsın ( Bu ana hikaye)
2) Bir aşk hikayesi yerleştirilsin hikayeye.
3) Çocukların yetiştirilmesi konusundaki yanlışlıklar ve Dünya kaynaklarının nasıl vahşice tüketildiği hakkındaki eleştirilerini aralara sıkıştır.
Ana hikaye fikrini güzel ancak işlenmesini hafif buldum. Aşk hikayesinden hiç etkilenmedim. Eleştirileri de birden fazla kez yazınca sıkıldım.
Okunması kolay, akıcı ve Cesur Yeni Dünya kitabına karşı merak uyandıran, ancak çok da okunması lazım gelen bir kitap değil bana göre. Ama yine de altını çizdiklerim oldu kendimce.

Altını Çizdiklerim:
  • "Pervasız zenginlerin, kibirli entelektüellerin, marjinal yazarların sığınağı, sanatçıların sahnesi, modanın merkezi, cazın Mekke'si Büyük Elma'ya, yeryüzünün en karmaşık cangılına ayak basmıştı."(s.36)
  • "Aç kalmış egolarını doyurabilmek, zaaflarını tatmin edebilmek için yüzyıllarca birbirleriyle didişmişler, itişmişler, o da yetmemiş savaşmışlar, hem kendilerinin, hem ötekilerin, neticede tüm insanlığın ve onlara emanet edilen yerkürenin ırzına geçmişler." (s.55)
  • "Bir de buna uygun bir atasözü duymuştu: ' Ağlamayana meme yok...' Yani elde etmek istediğin her şey bir ağlama mesafesinde seni bekliyor. Arsız olabildiğin ölçüde işini bilir sayıldığın bir toplum, kucağını açmış sana gülümsüyor." 
  • "...Kafka gelip ' Her devrim gün gelir buharlaşır, ardından yapış yapış bir bürokrasi bırakır'diyerek tüm olan bireni bir çırpıda özetleyivermiş." (s.162)
  • " Oldukça varlıklı bir entelektüel bir aileden gelmesine rağmen, gençliğinde geçirdiği üç büyük travma var Albert Huxley'in. İlk olarak daha 14 yaşındayken annesinin ölümüyle ailesinin dağılması, ardından Etan'da okurken aniden görme yetisini kaybetmesi ve ardından kardeşinin intiharı. Tüm bu olanlar çevresindeki sosyal hayata ve alışılagelen davranış kalıplarına karşı içinde bir isyana neden olmuş."
İyi Okumalar

2 yorum:

  1. Değerli ve oldukça gerçekçi bir yorum yapmışsınız. Sizi kutlar, ilginize teşekkür ederim.

    Hasan Saraç

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıma gösterdiğiniz ilgi için ben teşekkür ederim
      Sevgiler

      Sil

Her türlü soru, eleştiri, isteğinizi, görüşünüzü lütfen hakaret içermeyen cümlelerle yazın. Seve seve hepsine cevap veriyorum...