Tiyatro oyunlarını seyretmeye her hafta gitmeye çalışsam da her hafta yazamıyorum bu aralar. Bu yüzden de gittiğim oyunlar biriktikçe birikiyor. Yazmak için gerçekten zihnimde tutmaya çalışıyorum oyunları ki bu yazmaktan daha zor oluyor. Her ne kadar oyunun hikayesini, dekorunu vs aklıma tutsam da bana tattırdığı duygular bir süre sonra silikleşmeye başlıyor. O yüzden bundan sonra tiyatro ve kitap yazılarımın arasını uzun tutmamaya çalışacağım.
Bu sezon gittiğim oyunlardan biri de İstanbul Devlet Tiyatro sunun sahneye koyduğu Lütfen Kızımla Evlenir Misiniz? isimli oyundu. Oyunun yazarının Muzaffer İzgü olduğunu görünce bileti almak için acele ettim ve gülme beklentisiyle gittim oyuna...
Oyunun hikayesi şöyle açıklanıyor:
"Eşini kaybetmiş ve tüm gayesi gözlerini kapatmadan önce kızını evlendirmek olan bir anne ve hayatın sıradanlığına kendini bırakmış mutsuz, umutsuz bir kadın. Ismarlama evliliklerin dayatılmasıyla kendisine karşı daha da hırçın davranan kızıyla annesinin komik öyküsünün anlatıldığı oyun, aynı zamanda “evlilik” meselesinin toplumsal hayattaki yerini de komik bir dille sorgulayıp bu noktadaki çarpıklıkları gözler önüne seriyor. "
Ölmüş kocasına sevgiyle bağlı bir anne ile iş güç sahibi, güçlü bir portre çizen ancak 'evde kalma' sınırlarında dolaşan bir kızın yaşantısını anlatıyor oyun. Ancak bu yaşantı daha çok annenin kızını evlendirme , çoluk çocuk sahibi olmasını isteme gibi bir çizgide anlatılıyor. Aslında çevremizden, kendi yaşantımızdan çok da yabancı olmadığımız konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Yazarın Türk olması da hikayenin içine daha çok girmemizi sağlıyor...
Ev hanımı olan anne, kocasının ölümüne alışamamış, hala onun anılarını yaşatmaktadır. Eve para getiren kızına da sevgiyle düşkün ve bir o kadar ilgilidir. Ancak geleneksel değerlere göre yetişmiş bu şefkatli kadın, kızının yalnız kalacağı günlere gelmeden evlenmesini istemektedir. Ancak aklı başında, ayakları yere sağlam basan bir karaktere sahip kızı evliliğe sıcak bakmamaktadır. Evliliğin gerekli olmadığına inanmaktadır... Ancak bu inancı çok da açıklanıp, irdelenmiyor. Bence kızın karakteri biraz daha yansıtılmalıydı. Çünkü daha çok hırçın tarafını gördük kızın hep... Daha çok annesinin bakış açısı yansıtılmış oyuna....
Bu akışta annesi kızını kimi adamlarla tanıştırmaya kalkıyor ve beklenildiği gibi komik olaylar yaşanmaya başlıyor. Ancak bu komik olaylar ne uzatılıyor ne de seviyesizleşiyor. Oyunun bütününde planlandığı kadar yer kaplıyor ki bu da insana keyif veriyor doğrusu...
Daha sonra ise annesinin rahatsızlanmasıyla beraber işler değişiyor ve bu kez hüzünle başlayan süreç mutlu sonla bitiyor...
Aslında oyunun akışından ne olacağını tahmin ediyorsunuz ancak çoğu tiyatro oyunundaki gibi olay örgüsü değil; sorgulanan kavramlar, yaşananlar ve karakterlerin iç dünyaları önem kazanıyor.
Bu oyunda da iki nesle ait iki kadının hayatlarındaki evlilik kavramı ve bu kavrama farklı bakış açıları masum, naif, biraz da komik bir yolla seyirciye yansıtılıyor. Eğer eskiden yayınlanmış olan Sıdıka dizisini seyrettiyseniz biraz bana onu anımsattı...
Bu oyundaki en büyük pay ise anne rolünü oynayan Hanife Şahin e ait... Oyunu doldurup, daha çok izleme zevki yaratıyor, kendine hayran bırakıyor. 2 saat 30 dakika gibi tiyatro için uzunca bir süre sürse de oyun, hiç sıkılmadan saate bakmadan izledim doğrusu...
Bence keyif alınası, izlenesi oyunlardan Lütfen Kızımla Evlenir Misiniz?...
Adından dolayı merak etmiştim açıkçası. Ciddi anlamda merak uyandırıyor :)
YanıtlaSilYorumun üstüne bilet arayışlarına başlayabilirim :)
Iyi seyirler simdiden o zaman:)
Sil