11 Şubat 2014

Uğultulu Tepeler * Emily Bronte

Uğultulu Tepeler

Emily Bronte

Ali Ateşoğlu (Çeviren)

Bordo Siyah Yayınları

504 Sayfa

 

Uğultulu Tepeler kitabının herkesten o kadar çok övgüsünü duydum ki okumasam olmazdı. Hem de artık şu ödünç aldığım kitapları bitirmem lazım:) Kitap romantik akımın en büyük öncülerinden sayılıyor ve Jane Eyre yi yazan Charlotte Bronte nin kız kardeşi tarafından yayımlanmış. Bazı görüşler kardeşlerin en iyi eserinin Uğultulu Tepeler olduğunu savunuyorlar... Ben Jane Eyre yi okumadığım için bir yorumda bulunamıyorum.

Neyse efendim hikayemiz İngiltere nin Victoria Dönemi nde, yeni bir kiracının hikayenin geçtiği evlerden birine havanın kötü olmasından dolayı sığınmasıyla ortaya çıkıyor. O evdeki güzel ama sessiz ve sinirli kızı görünce merak edip, kiracı kaldığı evin hizmetçisine soruyor ve emektar hizmetçinin olayların tam ortasında olması dolayısıyla anlatacağı uzun bir hikaye başlıyor...

Bir aileye gelen evlatlık bir çocuğun gelmesiyle başlayan bu üç nesillik hikaye bir çok insanın hayatını baştan sona değiştirir. Sevgi ve aşkla başlayan bu hikaye zaman içinde nefret ve ihtirasların kurbanı olur ve yeni doğan çocukların hayatlarını da etkiler...

Hikaye o kadar ayrıntılı ki böyle bir hikayenin gerçekte yaşanmamış olduğunu aklınızdan bile geçirmiyorsunuz yani oldukça inandırıcı... Hikayenin uzunluğu ve ayrıntılı olması aynı zamanda bütün karakterleri en ince ayrıntılarına kadar öğrenmenizi ve bütün hikayenin aklınızda kalmasını sağlıyor. Her ne kadar bunun gibi olumlu yanları olsa da gün be gün her ayrıntıya kadar anlatılan hikaye kimi zaman beni sıkmadı değil. O yüzden 55 gün gibi rekor bir zamanda bitirmeyi başarabildim kitabı...

Kitap ruha dokunan aşk ve nefret ilişkisini, intikam almaya çalışan aşık insanları, zenginlik ve soylulukla oluşan sınıf farklarını, önemsiz kaprisler yüzünden bir çok insanın hayatlarının nasıl değiştiğini ilmek ilmek içinize işliyor... Duygular üzerine kurulan bu kitap romantikler ya da duyguların düşüncelerin ince ince anlatıldığı kitaplardan hoşlanan okuyucular için biçilmiş kaftan... 


Ben uzun sürede bitirebilmiş olsam da beğendiğimi söylemem lazım. Aslında kitabı aralıklarla okumak insanı daha çok yoruyor. Çünkü karakterlerin isimlerini, soy isimlerini karıştırarak olayları yanlış anlayabiliyor ve daha çok sıkılabiliyorsunuz. Onun yerine dikkat toplayıp çok ara vermeden okuyarak hikayenin içine girmeye çalışmak daha akıllıca olur. Çünkü bir anda kendinizi o evlerde, salonunda, mutfakta, arsalarda karakterlerle beraber buluyorsunuz... Kafamı dağıtmak için bir kitap öner diyenlere değil ama gerçek bir klasik okumak isteyenlere tavsiye edebilirim...

Not: Çok meşhur bir de filmi var onun da bir kısmını seyrettim ancak kitaptan sonra çok sıkıcı ve yavan geliyor. Kitabını okumayayım filmini izleyeyim diyenlere kitabı yansıtamadığı için tavsiye etmiyorum.

Sevgiler




Kitabın Orjinal Baskısındaki Kapağı
Altını Çizdiklerim

"Yediği silleler ve çektiği azaplar yüzünden, sadece tekme atana değil, tüm dünyaya nefret duyguları besleyenlerden olmamalısın."


Kitap Tanıtımı



İngilterede XIX. yüzyılın ikinci yarısı, "Victoria Dönemi" olarak adlandırılan bu dönem, orta sınıfın yükselişini, gösterişli yaşamların moda oluşunu simgeler. Brontë kardeşler, kadının edebiyatla uğraşmasının hoş görülmediği bu yıllarda, önce bir erkek kimliğiyle şiirler, sonra kendi adlarıyla klasikler arasında yer alacak üç önemli romana imza atmıştır. Emily Brontë 1848de öldüğünde dünya edebiyatının en güzel romanlarından birini, Uğultulu Tepeleri bırakmıştır ardında. Bu Victoria dönemi romanı, kimine göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük aşk romanı, kimine göre her okunuşunda değişik tatlar veren çağlar ötesi bir eser, ya da insanın içine işleyen bir anlatımla dile getirilmiş uzun bir şiirdir.


Ölümünden bir yıl önce bitirdiği Uğultulu Tepelerdeki kişilerin yalnızca hayal ürünü kişiler olmadığı, Brontënin çevresindeki gerçek kişilerden derin izler taşıdığı da bir gerçektir. Sevgi, kin, nefret, öç alma tutkusu gibi güçlü duygularla örülü bu gençlik öyküsü, patladı patlayacak bir cinsellikle doludur. Daha otuz yaşındayken veremden ölen, son derece duyarlı, hiç evlenmemiş bu genç kadın yazar, tüm canlılığıyla bu romanda vardır. Okuyanın yaşına, deneyimlerine ve duyarlılığına göre değişkenlik gösteren, farklı zamanlarda okunduğunda değişik tatlar veren, tekrar tekrar okuma isteği uyandıran bir başyapıt.




Charlotte Brontë

Erkek Kardeşinin Yaptığı Emily Bronte Portresi
 1816 doğumlu İngiliz yazar. İngiliz Edebiyatı’nın klasikleri arasına yerleşmiş eserleriyle tanınan 3 kardeşin (Charlotte Brontë, Emily Brontë, Anne Brontë) en büyüğü. En ünlü eseri “Jane Eyre”, bir asırdan fazla geçmişiyle halen büyük ilgi görüyor. Ayrıca ailenin kısa ve acıklı hayat hikâyesi de birçok esere konu oluyor.
Charlotte Brontë, 21 Nisan 1816’da Yorkshire, İngiltere’de doğdu. Annesi Maria Branwell idi. Babası Partick Brontë, İrlandalı bir rahipti. Charlotte Brontë, çiftin 6 çocuğundan 3. olanıydı. Nisan 1820’de aile Haworth’a taşındı. Anneleri Maria, 15 Eylül 1821’de kanserden ölünce, 5 kız ve bir erkek çocuğuna bakma görevi teyzeleri Elizabeth Branwell’e düştü. 1824 yılında 3 kız kardeşiyle birlikte Clergy Daughters’ adlı okula başlayan Brontë, buradaki sağlıksız koşullar dolayısıyla okuldan hiç hoşlanmadı. Yazarın sağlığı bozuldu, hatta kardeşleri 1814 doğumlu Maria’yı ve 1815 doğumlu Elizabeth’i de okuldaki koşullar yüzünden 1825’te tüberküloza kurban verdi. Bir yıl sonra okuldan ayrıldı. Gençlik yıllarında, sağ kalan 4 kardeş; Charlotte, Branwell, Emily ve Anne, babalarının kütüphanesinde bolca vakit geçirmeye başladılar. Kurgusal krallıklar kuruyorlar ve bu krallıklarla ilgili hikâyeler ve şiirler yazıyorlardı. Edebiyata karşı ilgileri de bu yıllarda başlamış, hayal güçleri kardeşlerin tümüne ileride geliştirecekleri araçlar sunmuştu.
Brontë, eğitimine Mirfield’daki Roe Head adlı okulda devam etti. 1831 ve 1832 yıllarında burada okudu ve bu okul, en iyi arkadaşları Ellen Nussey ve Mary Taylor ile tanıştığı yer oldu. Eğitimini tamamladıktan sonra bu okula öğretmen olarak döndü ve 1835 – 1838 yılları arasında burada öğretmenlik yaptı.
1839’da Yorkshire’daki birçok ailenin evinde mürebbiyeliğe başladı ve 1841’e kadar bu işle uğraştı. 1842’de kardeşi Emily’yle Brüksel’e, Constantin Heger ve karısı tarafından işletilen okulda Almanca ve işletme dersleri almaya ve çalışmaya gitti. Önceleri öğrenci olarak katıldıkları okulda daha sonra bir miktar para ve kalacak yer karşılığında Brontë İngilizce, Emily de müzik öğretmenliği yapmaya başladı. Ancak Brüksel’de yeni kurdukları bu hayat, teyzelerinin ölümüyle yarıda kesildi. 1842’de bu yüzden İngiltere’ye döndüler ancak Brontë, 1843’te tekrar Brüksel’e gitmeye karar verdi. Brüksel’deki serüveninin 2. yarısı yazar için pek de iyi geçmedi. Yalnız kalmıştı, evine ve kardeşlerine karşı büyük bir özlem duyuyordu ve okulun sahibi Constantin Heger’e aşık olmuştu. Burada geçirdiği günleri, kitapları “The Professor” ve “Villette”ye ilham kaynağı oldu. Yazar, Ocak 1844’te İngiltere’ye geri döndü.
1846’da 3 kız kardeş Charlotte, Emily ve Anne, “Currer Bell”, “Elise Bell” ve “Acton Bell” isimlerini kullanarak ortaklaşa “Poems by Currer, Elise and Acton Bell” isimli bir şiir kitabı çıkarttı. Kitap sadece 2 adet satarak büyük bir hayal kırıklığı yaratsa da kardeşler yılmadı ve ilk romanlarını yazmak için kolları sıvadı. Charlotte Brontë, ilk iki romanında “Currer Bell” ismini kullanmaya devam etti.
Ailenin tek oğlu olan Branwell, 1848’de bronşit yüzünden öldü. Aynı yıl Emily Brontë ve 1849’da Anne Brontë tüberkülozdan hayatını kaybetti. Charlotte Brontë, babasıyla kalmıştı. “Jane Eyre”in gördüğü büyük ilgi üzerine bir yayıncı, yazarı sık sık Londra’ya davet ediyordu. Bu ziyaretler sırasında Brontë geniş bir sosyal çevre edinmiş, Harriet Martineau, Elizabeth Gaskell gibi isimlerle tanışmıştı. Ancak sürekli olarak yaşlı babasının yanında olmak istediğinden Londra seyahatlerini birkaç haftadan daha uzun tutmadı.
Haziran 1854’te Charlotte Brontë, babasının yardımcısı Arthur Bell Nichollsla evlendi. Hamileliğinin dokuzuncu ayında, 31 Mart 1855’te öldü. Ölüm nedeni tam olarak bilinmese de tüberküloz, tifüs ya da hamileliğin ilk safhalarındaki bir rahatsızlıktan dolayı öldüğü sanılıyor. Brontë’nin eserleri halen büyük ilgi görüyor ve İngiliz Edebiyatı’nın klasikleri arasında sayılıyor. Aynı zamanda “On the Death of Anne” ve “Brontë” isimli iki şiir kitabı bulunuyor.

6 yorum:

  1. Şuan kitaplığımda mevcut olan; uzunluğundan ve çevirisini yetersiz bulduğumdan hala okumaya cesaret edemedim.Siz okumakta zorluk çektiniz mi, sizce çevirisi yeterli miydi? Başlayıp başlamamakta kararsızım da, acaba diyorum "Martı yayınlarının" kini mi alsam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka çevirileri okumadım ancak bence güzeldi bir sıkıntı hissetmedim. Uzunluğu konusunda bir şey diyemem çünkü uzun bir hikaye ancak kitabın boyutu küçük belki o yüzden 500 ü buluyor sayfa sayısı

      Sil
  2. Ben bu kitabi kitap tanitma odevim icin sectim klasiklar arasindan ve 1 donemdir hala bitiremedim kitabi. Kitabi secmeden onde yorumlara baktim muhtesem kesinlikle okumalisiniz her okusta farkli tatlar veren bir kitap diye heryerde bu tarz yorumlar vardi ama durust olmaliyim ki buyuk bir hayal kirikligina ugradim :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok kolay okunan bir kitap değil ama ara verince de gittikçe soğunabiliniyor kitaptan. o yüzden başlarda sabredip sonlara doğru keyfini çıkarmak lazım

      Sil
  3. Açıkçası bu kitabi begenmek okuyucunun zevkine kalmış birsey ve ben begendim. Benim okudugum yayin görsel yayinlari diye eskiden kalma bir yayin zaten evde şans eseri buldum kitabi ama iyi ki bulmusum. Bu kitap simdinin kitaplarina göre birazcik daha basit kaliyor fakat gecen sözler cok anlamli. Hatta benim en cok begendigim söz "Benim yaşamımm onda odaklaşır. Yeryüzünde her şey yok olsa da yalnız o kalsa, ben var olmakta devam ederim; başka her şey yerinde dursa da yalnız o yok olsa, evren bana tümüyle yabancılaşır. Ben artık bu evrenin bir parçası değilmişim gibi olur..."
    Yani kısaca klasikleri sevenler mutlaka okumalı ama böyle kitaplardan haz etmeyenlere de sıkılmaktan başka bir yarar elde edemezler.

    YanıtlaSil
  4. Paylasim icin tesekkurler:)

    YanıtlaSil

Her türlü soru, eleştiri, isteğinizi, görüşünüzü lütfen hakaret içermeyen cümlelerle yazın. Seve seve hepsine cevap veriyorum...