Bir köy kahvesinde köylülerin bir dertten şikayetçi olmalarıyla başlıyor hikaye ve sürekli geçmişe dönerek yavaş yavaş şikayet ettikleri konunun köylüleri Mahmut un zalimlikleri olduğunu anlayama başlıyorsunuz. Aslında Mahmut u el birliğiyle o zalimliğe ulaştırmışlar ve Mahmut yine onlardan biri ancak şimdi ondan kurtulmak istiyorlar...
Bir nevi Devlet e göndermeler var oyunda. Bir çok bakımdan Sidikli Kasabası oyununa benzettim.
Son derece planlı bir anlatımı var oyunun. Önce Mahmut un çocukluğundaki yaramazlıkları ve köylünün çözümleri anlatılıyor ve Mahmut un büyüyünce anlatılan bu olayları her birinin karşılığı zalimlik olarak karşımıza çıkıyor...
Bu arada da Mahmut un değişimini gözlemliyoruz. Bebe Mahmut, Reis Mahmut ve Mahmut Bey oldukça yanındaki adamların da sayısı çoğalıyor. Ve her sahneyi terk edişinde "Hadi Eyvallah" diyor.
Neden bunları anlattın derseniz. Ben bu tür gelecek sahneyi tahmin edebileceğim çok planlı düzenli görünen oyunlardan hoşlanmıyorum. Oyun yazarının ne düşündüğünü, neleri planladığını çok net görmek beni bir hayli sıkıyor. Bir konuyu farklı açılardan farklı zamanlardan ele alınca ve düğümün nerede çözüleceğinin belli olmaması bana daha heyecanlı geliyor...
Oyunun başında bütün köylülerin kasketlerini neden ters giymiş olduklarını merak etmiştim. Hani ters giyilir de neden hepsi ters giymiş diye düşünmüştüm. Meğerse geçmişe dönmek için hepsinin kasketlerini ters çevirmeleri yeterliymiş:) Her "Hatırlasanıza!" sözünden sonra şapkaların çevrilmesiyle başlayan geçmiş zaman dilimi Zalim Mahmut un geleceğini bilmesem beni daha çok sıkardı ancak Mahmut oyunculuğuyla beni biraz olsun canlandırdı...
Ses tonuyla, sakin ama kendinden emin oyunculuğuyla son derece güzel bir iş çıkarıyordu doğrusu...Zaten köylünün Mahmut görünmeden önce bu kadar şikayet ettiği kişinin de güçlü bir oyunculuk sergilemesi mutlaka gerekiyordu. Çünkü hep aynı doğrultuda giden köylülerin kahve konuşmalarından başka pek bir olay yok oyunda.
Tam köylüler Zalim Mahmut u ne yapacaklar diye meraklanmaya başlamıştım ki şu replik dikkatimi dağıttı: " E oyunun da bir yerde bitmesi lazım değil mi" O zamana kadar seyirciyle oyunun oyun olduğu konusunda hiç konuşmayan anlatıcı birden bire gerçek zamana dönüp sanki oyunu bitsin diye buraya bağladık gibi bir söz söyledi. Oyuna karşı olan son damla zevkim de böylece uçup gitti.
Tam oyun bitti derken bu sefer de köylüler kasketlerini, yazmalarını çıkarıp rap şarkısı söylemeye başladılar ki tam bir faciaydı bana göre. "Fa- fa- farkında mısın farkında mısın?" gibi nakaratlarla beni benden aldı... Oyunun son dakikaları olmasa çıkıp gidecektim gerçekten...
Not: Silah patlatma durumu bu oyunda da vardı... Hızlı hızlı mırıl mırıl konuşan oyuncuları duymak için dikkat kesilirken birden bir kaç el silah sesi resmen beynimde şimşekler çaktırdı sinirlerim bozuldu. Ya o silahın daha az ses çıkaran bir versiyonunu bulmak ya da çok yüksek seste oyun oynamak lazım. İkisi bir arada sinir harbi!
Eğer Zalim Mahmut un oyunculuğu için gitmek isterseniz öneririm yoksa çok da gidilesi bir oyun değil bence.
Sevgiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Her türlü soru, eleştiri, isteğinizi, görüşünüzü lütfen hakaret içermeyen cümlelerle yazın. Seve seve hepsine cevap veriyorum...